Kerkenes Ana Sayfa
<<
Önceki Sayfa
Sonraki Sayfa
>>
İçerik Sayfasına Dönüş
Ön Raporlar English Version 

SARAY YAPI GRUBU'NDA YÜRÜTÜLEN KAZI ÇALIŞMALARI

Şekil 49 Şekil 50 Şekil 51 Şekil 52 Şekil 53 Şekil 54
Şekil 55 Şekil 56 Şekil 57 Şekil 58 Şekil 59 Şekil 60
Şekil 61 Şekil 62 Şekil 63 Şekil 64 Şekil 65 Şekil 66
Şekil 67 Şekil 68 Şekil 69 Şekil 70 Şekil 71 Şekil 72
Şekil 73 Şekil 74 Şekil 75 Şekil 76 Kerkenes 2003 Kerkenes 2003
 



Saray Yapı Grubu'nun Anıtsal Girişi, Açma TR11
1. Koruma-Onarım Çalışmaları

Saray Yapı Grubu'nun doğu kenarını sınırlayan eğimli taş kaplı yüzeyden kayan ve düşen taşlar, bu etkileyici anıtın görünüşünü düzeltmek ve bozulma sürecini yavaşlatmak amacıyla özgün yerlerine yerleştirilmiştir. Kazı sırasında bazı elemanların kabartma bezek ve kazıma yazıtlı olduğu anlaşılınca ayrı ayrı yığınlar halinde toplanan küçük kumtaşı parçalarının tamamı, sezon sonunda yeniden değerlendirilerek 100 adet şeker çuvalına doldurulmuştur. Taş kaplama üzerine, kuzeydeki çatlak ve bezemesiz granit çevre duvarının üzerinden dönecek ve güneydeki kısmın üst bölümüne çivilenerek tutturulacak biçimde jeotekstil örtü serilmiştir. Daha sonra açmanın ön ve yan kenarları boyunca jeotekstil örtünün üzerine eski otomobil lastikleri dizilmiştir. Bu lastikler toprakla doldurularak, çevre duvarlar ve güney bölüm boyunca dizilen kumtaşı çuvallarının altlığını oluşturmuşlardır. Daha sonra çuvalların üzeri bir traktör yardımıyla toprak dökülerek doldurulmuştur. Bu yeniden doldurma işlemi, kazı toprağının kazı sırasında atlanmış parçaları için yeniden gözden geçirilmesine de olanak sağlamıştır. Ne kumtaşı parçaların ne de kazı toprağının yeniden elden geçirilmesi ile başka kabartma bezekli ya da kazıma yazıtlı parça bulunması mümkün olmamıştır. Kazı çalışması sırasında ortaya çıkarılan her taş parçasının tek tek araştırılması ve incelenmesi gibi sıkıcı bir işi bu kadar dikkatle yürüten işçilerimizi bu vesile ile kutluyoruz. Yeni ortaya çıkarılan taş kaplamanın büyük bölümünün üzeri örtülmekle birlikte, granit çevre duvarının üzeri dışarıda bırakılmıştır. Bu geçici önlemin, bulunan elemanların kalıntılarının korunmasına yardımcı olacağı ve aynı zamanda başka kabartma bezek ve kazıma yazıtlı taş parçalarına mutlaka rastlanacağı düşünülen açmanın güney kenarının gelecek sezonlarda kazılana dek bir müdahale ile karşılasmasını engelleyeceği umulmaktadır.

2. Amaçlar, Yöntemler ve Çalışmanın İlerleyişi

2002 yılında 197 adet yıllık büyüme halkasına sahip bir kiriş parçasının bulunduğu açma TR11'de yürütülen kazı çalışmasının esas amacı, Prof. Peter Kuniholm ve ekibinin Cornell Üniversitesi'nde dendrokronolojik açıdan inceleyebilecekleri yanmış yeni ahşap kiriş örneklerinin elde edilmesiydi. Ayrıca kapı iç geçidinin planı ile 2002 yılında bulunan bronz levhadan kesilmiş iki büyük yaban keçisi (ibex) betiminin alt yarıları ışığında kapı süslemesiyle ilgili yeni bulgular ortaya çıkarılması da amaçlanmaktaydı. Açma TR11, Açma TR01'i batıya, kapı geçidinin iç kısmının yer aldığının düşünüldüğü yöne doğru genişletmiştir. Eni 5,00m olan açmanın güney kenarı, güney kulesinin yeri ile ilgili toprak üstü verilerine dayalı olarak hesaplanan ve kapı geçidinin merkezinden geçen bir kesit oluşturmayı amaçlıyordu (Şekil 49 ve 50).

Kazı çalışmaları ilerledikçe, geçidi dolduran yanmış ve çökmüş molozun fazlasıyla gevşek ve çökme eğiliminde olduğu anlaşılmıştır. Herhangi bir kazayı önlemek için durum uygun hale gelir gelmez, açmanın güney ve batı kenarları içeri doğru basamaklı hale getirilmiştir. Kazının tamamlanmasından önce, uzun güney kesiti geriye özgün açma kenar çizgisine doğru açılarak, güvenlik açısından mümkün olabildiğince düzgün ve düşeye yakın hale getirilmiştir.

Kazının ilerleyişini yavaşlatan başka bir sorun ise, kuzey kulesinin güney duvarının (açmanın kuzey sınırını oluşturan) niteliğidir. Bu duvarın alt sıraları, üst kısımları büyük ihtimalle bir sıra ince granit ile harpuştalanmak üzere düzgünce kesilmiş olan iyi işlenmiş ve dik yerleştirilmiş granit ortostatlardan oluşmuştur (Şekil 56).Açma TR01 içinde duvarın kuzeye doğru döndüğü yerin örgüsü, yatay derzlerinde büyük kesitli ve tamamen yanmış ahşap hatıllar bulunan dört sıra kesme taş granit bloğundan oluşmaktadır. Açma TR11'in kuzey duvarındaki granitlerin ise, özgün hallerinde de ilk ortaya çıkarıldıkları durumlarından daha yüksek olmadığı düşünülmektedir. Burada taş kaplamanın üzerindeki ilk bloğun altında, tamamen yanmış ve yüksekliği 25 santimetreden büyük bir ahşap elemanın izine rastlanmıştır. Gevşek moloz ortaya çıkan bu boşluğa doğru kayarak, burayı doldurmuştur. Granit ortostatların kırılarak parçalanmış durumu ve ahşap hatılları yanarak yok olduğunda kulenin her iki duvarındaki blokların özgün konumlarından öne doğru kaymış olmaları ile birlikte ele alındığında bu boşluk, kazı çalışmalarını tehlikeli hale getirmiştir. Sonunda kulenin köşesi çökmüşse de, bu durum herhangi bir kaza veya yaralanmaya meydan vermeden atlatılmıştır.

Yukarıda anlatılan koşullarda ortaya çıkan lojistik sorunlara ek olarak karşılaşılan başka bir zorluk ise, bir bölümü gerçekten de çok küçük olan kabartma bezekli ve Eski Frig dilinde yazıtlı kumtaşı parçalarının ortaya çıkarıldığında tek tek ve dikkatle incelenmesinin gerekli olmasıdır. Bu işlem, eskiden granit ortostatların üzerinde yükselen bir kaç örgü sırasını oluşturan ve yangın ve çökme etkisiyle parçalanan çok sayıda kumtaşının varlığı ile daha da zorlaşmıştır (Şekil 52, 53 ve 57). Kazı epey ilerledikten sonra, uzun bir zaman önce define avcıları tarafından derin ve geniş bir kazı yapıldığı da farkedilmiştir. Bu kaçak kazı, kesitin çökme eğilimini arttırmış ve mimari elemanlar ile kabartma ve yazıtlı taşlara ait kırıkların moloz dolgu içinde dağılmasına neden olmuştur. Başka bir zorluk ise, kabartma, yazıt ve mimari bezeme malzemelerinin yanarak, renginin kırmızıdan siyaha kadar her tonu kapsayacak biçimde değişmesi olmuştur (örneğin Şekil 57 ve 58). Kumtaşlarının, hatta oyma bezekli parçaların bir bölümü tamamen vitrifiye olmuştur.

Sorunun büyüklüğü anlaşılınca, kumtaşlarını diğer döküntülerden ayırdederek farklı yığınlar halinde sınıflamak ve özel ilgi ya da öneme sahip parçaları temizlik ve inceleme için laboratuvara götürmek için bir sistem geliştirilmiştir. Yukarıda da anlatıldığı gibi, sezon sonunda kumtaşı parçaları yeniden incelenmiş, şeker çuvallarına doldurulmuş ve açma kenarları boyunca dizilerek, kış mevsiminin etkilerine karşı koruma ve destek sağlamaları amaçlanmıştır.

3. Anıtsal Giriş

Kazının bu erken safhasında, Saray Yapı Grubu'nun doğu ucunda en az dört farklı yapım dönemi bulunduğu düşünülmektedir: Bunlar, (1) taş kaplı eğimli yüzey ve taş kaplamanın bir bölümü ile birlikte Yapı A; (2) taş kaplı alanın kendisiyle aynı doğrultuda bulunan bölümü ile birlikte "Kabul Salonu"; (3) Anıtsal Giriş; ve (4) Yapı B'yi oluşturan teraslardır.

Anıtsal Girişin kuzey kulesinin güneydoğu köşesi, mevcut granit ortostatlardan oluşan ve geçidin kuzey yanını sınırlayan duvar ile birlikte ortaya çıkarılmıştır. İlk olarak 2002 yılında açma TR01 kazıldığında gün ışığına çıkan kulenin doğu duvarı, her sırasının arasında yanarak yok olmuş birer ahşap hatıl bulunan iyi bir işçilikle kesilerek düzeltilmiş dört sıra granitten oluşmaktadır (Şekil 57). Kulenin güney duvarı ise, üst yüzleri daha ince taşlardan oluşan bir harpuşta sırasının oturtulması için dikkatlı biçimde kesilerek şekillendirilmiş tek bir sıra granit ortostattan oluşmaktadır (Şekil 53 ve 56). Bazı örneklerde, granit ortostatların görünmeyen arka yüzleri de, önleri kadar iyi bir işçilikle düzeltilmiştir. Bu granit ortostatlar, büyük kesitli bir ahşap hatılın üstüne yerleştirilmiştir; bunun da altında iri kesme-taş granit bloklardan oluşan bir sıra daha bulunduğu anlaşılmakla birlikte, güvenlik nedeniyle yüzleri açılmamıştır. Kulenin güneydoğu köşesinde, taş kaplama ile aynı hizada bulunan büyük blok, duvar yüzünden biraz dışarıda durmaktadır. Bu granit blokların başka bir kalın ahşap hatıl ile (boyutları 1,50x0,50x0,50 metreyi bulan) en az beş adet büyük kumtaşı bloğu taşıdıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda duvarın güneydoğu köşesinin yükseliğinin 5,00 metreyi bulduğu düşünülmektedir.

Kumtaşı bloklarda ahşap kenetler için hazırlanmış güvercin kuyruğu biçimli oyuklar bulunmaktadır (Şekil 55). ). Bu raporda daha önce bahsedildiği gibi bazı blokların her iki ucunda da kenetlere rastlanmıştır. Ortaya çıkarılan, yassıltılmış uçlarında hala çiviler duran demir çubuklar şimdiye dek belgelenmiş kenet oyukları için çok büyük görünmekte olup, bu demir kenetlerin ahşap mimari elemanları bağlamak ya da güçlendirmek için kullanılmış olmaları mümkündür (Şekil 55, 63 ve 64). Büyük ihtimalle çok sert olduğundan taş ustalarını oyuk açmak konusunda fazla zorlayan granit bloklarda rastlanmayan kenetle bağlama tekniğinin kumtaşı örgüyle sınırlandırılmış olması dikkat çekicidir.

Kumtaşı blokların bir bölümü, uçlarında pergelle çizilmiş eş-merkezli daireler bulunan dörtte-üçlük silindirik başlıklar biçimindedir (Şekil 59 - 60). Bunların bütün örneği bulunmamış olmakla birlikte, simetrik ve çift uçlu oldukları düşünülmektedir. Başka örneklerin uçlarında sığ kabartma bezekler (Şekil 58) ya da biraz çıkıntı yapan silindirik gövdeler (Şekil 61). bulunmaktadır. Tümü kırılarak parçalanmış ve bazıları kısmen vitrifiye olan bu blokların bulunan kırık parçaları birleştirerek tam bir örnek oluşturmak mümkün olmamıştır. Kuzey kulenin güneydoğu köşesinin üstünde mimari bir bezek dizisi oluşturuyormuş gibi görünmekle birlikte, bu kabartma bezekli elemanların bir bölümünün ahşap dikmeler üzerinde yer alan kumtaşı başlıkların parçası olması da mümkündür. Kulenin köşesinde yer alan yatay ahşap hatılların dışarıda kalan uçlarının da benzer silindirik oymalarla bitirilmiş olduğu ileri sürülebilir. Kumtaşı blokların düz yüzlerinin bir bölümünde seçilebilen boya izleri, ahşap elemanların boyanması sırasında bulaşmış olmalıdır.

Geçidi dolduran yanmış döküntüler arasında, saz ve bazen de ahşap kaplama izi taşıyan yanmış çamur topaklarına rastlanmıştır. Bunlar yangın sırasında kulelerin çatılarından düşmüş olmalıdır.

Kapı geçidinin yaklaşık üçte biri kadar içerde ve geçit yan duvarına dayalı konumda, üzerinde geniş kesitli ahşap bir dikmenin oturması için yapılmış yaklaşık 1.00m çapında ve 3cm derinliğinde yuvarlak bir oyuk bulunan büyük, kare kesitli bir kumtaşı blok bulunmuştur (Şekil 51).Özgün haliyle görsel açıdan etkileyici olan bu dikme ya da sütunun bir başlığı bulunup bulunmadığı ya da bu elemanın saz kaplı iki yöne kırık bir çatıyı destekleyip desteklemediği bilinmemektedir. Gerçekten de böyle bir çatı örtüsünü destekliyor idiyse bu durumda demir çubuk ve bantlar ile bunları iri kesitli ahşap elemanları bağlayan büyük çivilerin çatı stürüktürünün parçası olduğu düşünülebilir; bu ahşap iskeletin tutuşması ise, yangının girişteki kumtaşı ve granit bloklarını eritecek yoğunluğa nasıl ulaştığını açıklayabilir. Ayrıca, 2002 araştırma sezonunda açma TR01'de taş kaplı açık alan yüzeyinde bulunan hemen hemen simetrik bir çift bronz levha ibex tasviri, büyük olasılıkla ana dikmeye tutturulmuş bir alınlık üzerine ve bir kutsal ağaç betiminin iki tarafına çivilenmişlerdi. Bir kapı girintisi bulunmadığından ve taş kaplamanın eğimi bu konumda kapı kanatları bulunmadığını düşündürdüğünden, bu dikmenin kapılarla ilişkili olmadığı düşünülmektedir.

Yüzü parlayacak kadar aşınmış olan ve dik bir eğimle yükselen taş kaplamanın özgün üst sınırı, ortaya çıkarılan kısmın güneydoğu köşesinin batı ucundaki iki taşla işaretlenmiştir (Şekil 54). Bu üst sınıra ulaştığında kaplama daha düz bir görünüm kazanmaktadır; bu gözlem, taş kaplamanın arkasında kalan ve kısmen kazılan yanmış moloz döküntülerin, kapı kanatlarıyla ilişkili ahşap eşiğin yerini gösterdiği fikrine uygundur. Kapıların rekonstrüksiyonunun, anıtsal girişinin iç ucuna yakın olan bu konumda gerçekleştirilmesi en mantıklı çözüm gibi görünmekte ve açmanın kuzeybatı köşesindeki kaçak kazının metal bir kapı oyuğu ya da başka bir değerli bezeme elemanı arayan defineciler tarafından yapılmış olduğunu düşündürmektedir. Eğer büyük kaçak kazı özgün kanıtların tümünü okunmaz hale getirmediyse, sürdürülecek kazıların bu bölümü çözüme kavuşturması mümkün olabilir.

Stratigrafik olarak taş kaplama (Şekil 50' de az da olsa görülebilen), anlamları ne olursa olsun bilinçli olarak yapılmış bir kaç farklı yerleştirme çizgisi içermektedir. Bu çizgilerin en belirgin ikisi, birbiri ile paralel olmamakla birlikte, kule duvarı çizgisi ile yaklaşık 30º açı yapan ve "Kabul Salonu"nun merkezi aksına uygun bir hat izlemektedir. Eldeki kanıtlar bu kaplamanın açık ve kesin olarak stratigrafik önemi olan dönemlere ayrılmasına izin vermemekle birlikte, kaplamanın tamamının tek bir özgün tasarımın parçası olmaması mümkün görünmektedir.

Yeni ortaya çıkarılan Saray Yapı Grubu'nun Anıtsal Girişi ile Yapı A'nın masif taş kuleleri ve bunları destekleyen taş kaplı eğimli yüzeyin inşası arasındaki stratigrafik ilişki henüz kesin olarak açıklığa kavuşturulmamıştır. Yapı A güçlü bir savunma niteliği yansıtırken, anıtsal giriş haşmetli ve zengin bir görünüm sunmaktadır. Eğer malzemeler ipucu olarak kabul edilirse, Yapı A'da kumtaşı bulunmaması kronolojik önem taşıyan bir gösterge olabilir. Anıtsal girişin inşasının, taş kaplı eğimli yüzeyin kesildiği dönemle mi ilgili olduğu yoksa başka bir ara döneme mi işaret ettiği kesin olarak bilinmemektedir.

Girişi yok eden yangının ardından, zarar gören saz örtülü kırma çatı ile her iki yanda yer alan kulelerin büyük bölümü taş kaplamanın üzerine yıkılmış olmalıdır. Dendrokronolojik incelemelerde kullanılacak kömürleşmiş kiriş ve hatıl bulma umudu, şiddetli yangının, düşen taş blokların yanan ahşap elemanları söndürdüğü kuzey kulenin güneydoğu köşesi dışında her şeyi küle dönüştürmüş olduğu anlaşıldığında kaybolmuştur.

4. Girişteki Yazıtlı ve Kabartma Bezekli Anıtlar

Girişin içinde, büyük ihtimalle arka kısmın ortalarına doğru, üçte-dörtlük silindirik taş başlıklar ve kabartmalı başlıklar ile süslenmiş kumtaşı bir anıt bulunmaktaydı. Bu başlıklar, daha küçük ölçekli olmakla birlikte, büyük ihtimalle kulenin köşesine ait olan oyma bezekli elemanlarla büyük benzerlik göstermektedir. Bulunan parçaların biraraya getirilmesi ile, bu anıta ait bezekli mimari elemanların yaklaşık üçte-ikisi oluşturulabilmektedir; üzerinde yer alan girintinin dikdörtgen biçiminde olmasına rağmen, anıtın kare planlı olduğu düşünülmektedir (Şekil 68). Bu anıtın diğer yapılardan ayrı tek başına durduğu anlaşılmaktadır. Bulunan kırık parçalar arasında, insan biçimli figürler, ikisi de kanatlı bir grifon ve bir aslan ile sekiz taç yapraklı bir rozetin tanımlandığı küçük ölçekli kabartmalar bulunmaktadır. Ayrıca Eski Frig dilinde yazıtlı yatay ve dikey elemanlara rastlanmıştır. Prof. Claude Brixhe, ithafla ilgili bir kelimenin varlığını bildirmiştir. Kesin olarak bilinmemekle birlikte, yazıtlı kabartmalar ile mimari elemanların aynı anıta ait olması mümkündür. Ayrıca kazıma yazıtlı başka kumtaşı parçaları ile basamaklı bir platform ya da masaya ait olabilecek üzeri oyuklu büyük bir parça bulunmuştur. Yangın nedeniyle renk değiştirmiş ve bazıları ancak bir kaç milimetre boyunda, ellenmemiş, yanmış moloz içinde (ve kaçak kazı yapılmış kısımlarda) yatay ve düşey olarak dağılmış halde bulunan parçalar, anıtın şehrin yakılarak yok edilişi sırasında zarar gördüğünü kesin bir biçimde göstermektedir. Diğer parçaların kazı yapılan alanın dışında bulunduğu kesin olmakla birlikte, elde edilen parçalardan bir bölümünün kısmen vitrifiye olması, kabartma ve yazıtların bir bölümünün tamamen yok olduğu anlamına gelmektedir. Büyük önem taşıyan bu buluş, önümüzdeki yıllarda yapılacak pek çok araştırmanın da odak noktasını oluşturacaktır.

Şehrin yok edilişinden sonra bilinmeyen bir tarihte moloz ve yapı kalıntıları büyük ihtimalle define avcıları tarafından ellenmiş ve karıştırılmıştır. Taş örgü duvarların kötü yapısal durumu, büyük çukurların taş çalanlar tarafından açılmış olamayacağını düşündürmektedir. Hem hırsız çukurları içindeki dolguda hem de ellenmemiş yanmış moloz arasında yazıtlı ve kabartma bezekli parçaların bulunması, gelecek kazı sezonunda geriye kalan parçaların da ortaya çıkarılabileceği konusunda umut vaadetmektedir.

5. Anıtsal Kapının İşlevi

Anıtsal kapı doğrudan, daha önceki yıllarda kısmen kazılarak incelenen "Kabul Salonu"na yönlenmektedir. Bu etkileyici yapının, büyük bir yapı grubunun farklı biçimde tanımlanmış bir parçasında yer alması, daha önce önerilmiş olduğu gibi işlevinin (bir tapınaktan ziyade), büyük bir Saray Yapı Grubu'nun kamusal nitelik taşıyan bölümü içinde yer alan bir "Kabul Salonu" olduğunu destekler niteliktedir.

2003 yılında Kesme Taş Yapı'da yürütülen çalışmalar, 2002 yılında kısmen incelenen büyük iç odanın güney yarısının kazısının tamamlanması amacıyla yapılmıştır (Şekil 73a). Yapının arka duvarının dış yüzü yer üstünde açıkça görülebildiği halde, odanın jeomanyetik görüntülerin yorumlanması ile hesaplanandan 3.00m kadar daha uzun olduğu anlaşılmıştır (Şekil 73b)

Beklenenin aksine, hiçbir iç eleman ya da donatı ortaya çıkarılmamıştır (Şekil 74). Fakat, duvar yüzleri boyunca aynı hizada düz ve yatay bir yangın izi görülmesi dikkat çekicidir. Granit blokların düzeltilmeden kaba bırakılmış alt kısmının hemen üzerinde yer alan bu hiza, Şekil 75 'ün sol kısmında da görülebildiği gibi, odanın güneybatı köşesinde 0.10m kadar daha yüksektir. Kesinlikle ahşap bir çevre döşemesinin izi olduğu düşünülen bu yangın çizgisi, 2002 yılında ön odada ortaya çıkarılan kumtaşı çevre kaplamasının biçimsel ve işlevsel bir benzeridir.

Odanın güneybatı köşesinde biraz yükselen bu çevresel kaplamanın varlığı, kesme taş blokların alt kısmının neden kaba bırakıldığını ve çok katmanlı düzeltilmiş yüzeyli toprak döşemenin neden duvarlara kadar devam etmediğini açıklamaktadır. Yastıklar ve kaliteli kumaşlar ile kaplanmış olduğu tahmin edilen bu ahşap çevre kaplamasının varlığının ve toprak döşemenin yüzeyinin kullanım süresi içinde pek çok kez düzeltildiğinin anlaşılması, yapı konusundaki kuramlarımıza katkıda bulunmuştur. Artık bu geniş iç odanın, soğuk taş kaplamalı dış odaya göre daha rahat ve lüks bir mekân olduğunu düşünülmektedir. Bu görüş, kesme taş granit blokların üzerinde bulunan ahşap iskeletli moloz dolgulu duvarın kalın çamur sıvalı yüzünün çoğu ya da tamamının beyaz kireç sıvası ile kaplanmış olduğu gözlemi ile de desteklenmektedir.

Genellikle yangına maruz kalmış çatı örtüleri ile özleştirdiğimiz, üzerine saz izi çıkmış yanmış kil parçalarının azlığı, belki de tüm yapının saz kaplı ve iki yüzlü bir kırma çatı ile örtülmüş olduğunu ve (2002 yılında) dış odada daha büyük miktarda bulunan kil ve saz kalıntılarının ise, bu mekâna ait bir üst kat ya da balkona işaret ettiğini düşündürmektedir.

Kesme taş bloklardan, 2002 yılında kısmen temizlenen no. 14 (Şekil 76) üzerinde alti adet çizik ve no. 19 üzerinde de belki iki farkli grup olusturan isaretler bulundugu saptanmistir. Bu açmada bulunan ve Saray Yapi Grubu’nun Anitsal Girisi’nde ortaya çikarilan kumtasi silindirik basliklarin minyatür bir çesidi oldugu düsünülen kömürlesmis ahsap bir uç parçasi ise, belki de süslü mobilyalarin tek kalintisidir. Diğer buluntular ise bir kaç demir çivi ile bozulmus demir bir destek parçasiyla sinirli kalmistir.

 
 
Kerkenes Ana Sayfa
<<
Önceki Sayfa
Sonraki Sayfa
>>
İçerik Sayfasına Dönüş
Ön Raporlar English Version